Uygulamada herhangi bir sebeple kendilerinden kredi çekmek isteyen müşterilere, bankalar tarafından krediye bağlı olarak bir hayat sigortası yaptırma zorunluluğu getirilmektedir. Bankalar tarafından talep edilen hayat sigortasının yaptırılmaması durumunda, krediye olumlu cevap verilmemektedir. Kredi alan müşterinin hayat sigortasını yaptırmayı kabul etmesi halinde ise; sigorta şirketinin seçimi de genellikle bankalar tarafından yapılmaktadır. Zayıf taraflı bir hukuki ilişki olan tüketici ilişkisinde; müşterinin hareket alanını bu denli bağlayan kredi hayat sigortasının kanunen yapılmasının zorunlu olduğuna dair herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu uygulama tamamen bankaların kredi borçlarının geri ödenmemesi riskini bertaraf etmek için uygulanan bir prosedür olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, kredi hayat sigortalarında sigorta sözleşmesinin kurulması hususunda TBK. 26. uyarınca sözleşme özgürlüğü ilkesinin uygulanması ve kredi sözleşmelerinin sigorta sözleşmelerine uygun olarak düzenlenmesi esastır.
Kredi alacağının teminatı olarak yapılan hayat sigortasında TTK m.1435/1’e göre, sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilmektedir (m.1435/1, c.2). Sözleşmenin yapılması sırasında sigortacı tarafından bilgi edinmek amacıyla sigortalıya özel olarak sorulan sorular da bu anlamda “önemli” sayılmaktadır. Eğer sözleşme sırasında sigortalıya bir soru listesi verilip onları cevaplaması istenmişse, bu sorular dışında kalan hususlarda sigortalıya sorumluluk yüklenemeyecektir. Ancak, sigorta ettiren verilen soru listesi dışında kendisi ile ilgili önemli olan hususları kötü niyetle saklamış ise; bu durumda sorumluluğu doğacaktır (m.1436/1). Sigorta ettiren bildirilmesi gereken bir hususu bildirmemiş veya yanlış bildirmiş ise, fakat sigortacı bu hususu biliyor veya bilebilecek bir durumda ise, bu durumda salt beyan yükümlülüğünün ihlali gerekçe gösterilerek sözleşmeden cayılması mümkün değildir. (TK m.1438). [1]
Esas itibariyle, hayat sigortalarında, sigorta ettiren ancak kendisi tarafından bilinen önemli hususları bildirmekle yükümlü sayılmaktadır. Bu bakımdan hayat sigortası yaptığı sırada hasta olmakla birlikte hastalığının adını ve sonuçlarını bilmeyen/bilemeyen, mevcut hastalığının sigorta işlemine etkisinin farkında olamayan ya da tamamen bir ihmal sonucu kutucukların işaretlenmesini unutan bir kimsenin; sigortaya etkili önemli hususları bildirme yükümüne aykırı davrandığı gerekçesiyle, riziko (ölüm) gerçekleştiğinde teminat kapsamında tutulmaması ve tazminat talebinin reddedilmesi hukuka ve hakkaniyete uygun düşmeyecektir. Zira, sigorta poliçesi ve eklerinin sigorta acentesi ve sigorta şirketi tarafından beyanların doğruluğunun kontrol edilmesi, tüketicinin uyarılarak eksikliklerin tamamlattırılması sigortacının özen, bilgilendirme ve iyi niyet yükümlülüğü kapsamındadır. Eğer ki, sigortacı detaylı incelemeleri sonucunda; sigorta ettirenin yanlış, yetersiz veya eksik bilgi verdiği kanaatinde ise; TTK m. 1440 uyarınca, on beş gün içinde sözleşmeden cayabilir ve prim farkı isteyebilir. [2] Ancak, sigortacı on beş gün içinde sigorta ettirene herhangi bir cayma bildiriminde bulunmazsa; hayat sigortası bildirilen beyanlar üzerinden kurulacak ve sigortacı tarafından riziko(ölüm) teminat altına alınacaktır. Kanun koyucu, beyan yükümlülüğü kapsamında; sigorta ettirenden gerçek bilgi ve eksiksiz belge paylaşımını talep ederken, bu belge ve beyanların detaylı kontrol edilmesi hususunu da sigortacı yüklemiştir. Bu kapsamda, sözleşme kurulması aşamasında; sigorta ettirenin kendisinin dahi bilmediği bir husustan rizikonun meydana gelmesi halinde; sigortacı beyan edilmeyen bilgi gerekçesiyle sorumluluktan kurtulamayacaktır. Kanun beyan yükümlülüğü konusunda sigorta ettirene ağır bir külfet yüklemiş ise de, basiretli bir tacir olması gereken sigortacının da beyan edilen tüm hususları araştırması, incelemesi ve kontrol etmesi şartını aramıştır.
Banka kredisi ile bağlantılı hayat sigortalarında, her iki sözleşmenin de kurulmasından bir müddet sonra tüketicinin ölümünün meydana gelmesi hali ile karşı karşıya kalındığında, hayat sigortasının mevcudiyeti gündeme gelmektedir. Zira, kredi borçlarının ödenmeme riskini ortadan kaldırmak için yapılan hayat sigortalarının ölüm rizikosunun meydana gelmesi halinde devreye girmesi beklenmektedir. Ancak, uygulamada genellikle murisin beyan edilmeyen hastalığı, bildirilmeyen rahatsızlığı veya başkaca teşhislerin varlığı iddiası ile sigorta şirketleri mirasçıların tazminat taleplerini reddetmektedir. Bu doğrultuda, murisin mirasçıları kredi sözleşmesinin bir tarafı olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette ki, mirasçıların hukuki anlamda mirası reddetme vb. gibi kanuni hakları saklıdır. Fakat, bu seçenekler kredi talep ederken zorunlu tutulan hayat sigortası uygulamasının mantığına ters düşmektedir. Zira, sözleşme kurulurken kapsamlı bilgi ve belge alınması, bu hususların kontrol edilmesi, incelenmesi ve araştırılması tamamen sigortacıya ait bir yükümlülüktür. Riziko gerçekleştikten sonra, sigorta ettiren murisin yaptırdığı bir tahlilden veya bir kontrol muayenesinden ilerleyerek tazminatın veya bedelin ödenmemesi hakkaniyete ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edecektir
Esas itibariyle, kredi bağlantılı hayat sigortalarında sigorta ettirenin rizikonun gerçekleşmesinde kusuru varsa, bilgileri gizlemişse/saklamışsa ve bu eyleminin ihlali gerçekleşen riziko ile arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkmaktadır. Ancak, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı yoksa; yani murisin ölümü ile bildirilmeyen /beyan edilmeyen hastalık veya sunulmayan bir belge arasında somut bir illiyet bağı yok ise, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini ödemek zorundadır. Nitekim, Yerleşik Yargıtay İçtihatları da bu yöndedir.
“Somut olayda Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Başvuru Hakem Heyetince, murisin ölüm nedeni ile bildirilmeyen hastalıkları arasında illiyet bağı bulunması nedeni ile başvurunun reddine, karar verilmiş, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince, davacı vekilinin itirazı üzerine; 26.02.2016 tarihli Kardiyoloji Uzmanından alınan bilirkişi raporunda, murisin 23.07.2010 tarihinde verilen ilaçların birincil koruma amacıyla verildiği, kalp hastalığı teşhisi konulmamış olduğu, murisin ölümüne neden olan kalp krizi ile poliçeden önce yapılan tetkik ve tedavi arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşılmakla, murisin ölümü ile daha önce yapılan teşhis edilen ve tedavi edilen rahatsızlıkları arasında illiyet bağı olmadığından 60.000,00 TL tazminat talebinin kabulüne, karar verilmiş, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, Sigorta Tahkim Komisyonu kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen Kardiyoloji Uzmanı raporunun hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA …..”[3]şeklinde karar verilmiştir.
Netice itibariyle, kredi hayat sigortası yapılması durumunda, teminatı sunacak sigorta şirketinin detaylı olarak araştırılması, size en kapsamlı teminatı sunacak olan sigorta şirketi ile görüşmelerde aile yakınlarınızın yanınızda olması, sağlığınıza ilişkin tüm belge ve bilgilerin eksiksiz olarak sunulması, sigorta şirketi tarafından matbu hazırlanan evrakların imzalanması aşamasında her bir maddenin tek tek okunması, maddelerin anlaşılmaması halinde açıklama ve bilgilendirme yapılmasının talep edilmesi, rizikonun(ölüm) gerçekleşme ihtimaline binaen mirasçıların tüm haklarının detaylı olarak öğrenilmesi ve teminat bilgilerinin tam anlamıyla anlaşılması esaslı unsurlardır. Özellikle, poliçe görüşmelerinde, kredi kullanacak kişinin geçmiş tüm sağlık evraklarının sunulması ile birlikte, kredi süresi içerisinde kişinin kendisine yapılan/yapılacak tüm sağlık işlemlerinin derhal sigorta şirketine bildirmesi ve makul süre içerisinde tıbbi belgelerin sunulması oldukça önem arz etmektedir Bu hususlara dikkat edildiği takdirde; ileride yaşanabilecek sorunların önüne geçilecek ve hukuki anlamda mirasçıların iddialarını ispat etmek için uhdelerinde yeterli belge ve emareye sahip olacakları kanaatindeyiz.
[1] T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2019/1748K. 2020/5947T. 21.10.2020
[2] T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2019/1980 K. 2020/6132 T. 26.10.2020
[3] T.C. YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2019/4290 K. 2020/3695 T. 18.6.2020